İnsan yaş aldıkça ‘tembel gezileri’ daha çok seviyor. Tembelden kastım, koşturmadan, gün aşırı bavul toplamadan, fazla yorulmadan yapılan geziler. Bunların başında gemi turları geliyor benim için. “Aheste çek küreği, mehtap uyanmasın” cinsinden yani! Oku, yaz, ye, iç... Limanlarda bir kahvede oturup, geleni geçeni seyret. Bu güne kadar Karayip Denizi’nde ve Akdeniz’de bir kaç sefer yaptım bu şehir benzeri gemilerle… Son gezimi ise İtalyan gemisi Costa Favolosa ile biraz Baltık Denizi’nde, biraz da Norveç’in cenneti andıran güney fiyortlarında yaptım.
Deniz yolculuğu, denizi olmayan Berlin’den başladı. Yolculuğa ısınmak için iyi bir başlangıçtı bu. Yıllardan beri gide gele epey haşır neşir oldum bu kentle. Köşe bucak öğrendim. Öğle yemeği için soluğu kentin en büyük alış veriş merkezi KDV’de aldım. Bu mağazanın 6. katı midesine düşkün olanların malumudur. Lezzet adına ne ararsan bulursun. Hakkımı Japon mutfağından yana kullandım.
Akşam yemeği için ise ‘Luther Und Wegner’ lokantasına gittim. Kentin en eskilerinden biridir bu lokanta. Mönüsü geleneksel Alman yemeklerinden oluşuyor. Burada tavada kızartılan şinitzelin tadına doyum olmaz. Yine aynısından ısmarladım. Eti incecikti ve dış kaplaması çok özel baharat karışımından yapılmıştı. Bu kez burnuma biraz karanfil kokusu çaldı. Berlin güneşini esirgemedi bizden, yeşil ağaçlarının gölgesini cömertçe sundu.